sarıydı, dağınıktı,
zaman isterdi çiçeğin meyvaya
durması.
Yorgun insanların işi değildi
sevmek
kırıkları onarmak ehil işiydi
şaşırmış rotasını fırtına
göçerler kalmış ayazda,
kaybolmuşlardı,
meyvesini yiyemeden kurudu
ağaç
geldi yağmurlar
düştü ayaz
geçti mi yaz?
...
Ses yok.
Kalmış bir başına.
Ağlıyor belki,
belki sadece kendini
dinliyor,
dalmış işini yapıyor,
hüzünlenmiş bir kadeh şarap
içiyor belki.
Belki de diyor ki kendi
kendine;
akarsuya karşı yüzmek yerine,
bıraksam kendimi tuzlu
sulara
atsam mı kendimi bulanık bir
göle?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder