Ne yaptığının hiçbir önemi yok.
Kimseye de sormuyor zaten. Yolda yürürken, çay içerken ya da bir deniz
kenarında oturmuş dertlerini düşünürken. Başlar aniden. Sevişirken ve doruğuna
çok yakınken belki son anlarının, terin karışırken terine, şehvet sözcükleri
söylerken belki, ya da düşünürken “fasulyenin niye pişmediğini”, evin ne kadar
kirli olduğunu, çocuğun okul masraflarını, seni bekleten arkadaşına kızarken
niye gecikti diye, veya yolda yürürken yavaş adımlarla hastaneye doğru ve
düşünürken nasıl kurtulacağım bu hastalıktan, daha ne kadar içeceğim bu ilaçları
diye yakınırken belki… Başlar aniden.
Kediyi severken, bir
lokma da köpeğe atarken, karşı kaldırımdaki arkadaşına laf atıp takılırken...
Bir toptancı girerken yeni bir mağazaya selamlayarak, bir kadın azarlarken
çocuğunu yeter artık sus diye, ayakkabıcı yapıştırırken tabanı düşmüş
ayakkabıyı, ekmekçi çizerken ekmek hamurlarının üzerini tahta bıçakla, kenar
mahallelerde top koştururken çocuklar, genç kızlar ve oğlanlar takılırlarken
okul çıkışında birbirlerine, başlar aniden…
Dolmuş şoförü çıkarıp
kafasını dışarı tükürürken, bas bas bağırırken arabesk şarkılar radyodan, ve
küfrederken dolmuş şoförüne yoldan geçen bir öğretmen , tam da müşteriler
çıkmak üzereyken dükkandan, tezgahtar kız dayanıp tezgaha sinirli bakarken
arkalarından, gün batımına yakın ya da doğarken güneş… Yağmur çiselerken, kar
savururken, papatya açarken, gelincik solarken yasemen ve hanımelleri salarken
kokusunu, portakallar çiçeğe durmuşken, don vurup domatesleri, çocuğun ateşi
çıkmışken ve bir hemşire koşar adım girerken acil kapısından içeri, başlar
aniden…
İnternet kafede gol
atarken orta öğretimli bir çocuk arkadaşına, ve genç kız buluşma yeri tarif
ederken sevdiğine internette, boyacı çatıdan aşağı sarkarak sürerken boya
fırçasını, çöpçü oturmuş çöp kutusunun yanına getirdiği öğle yemeğini yerken,
ve çöpçü küfrederken yere çöp atan pis ve eğitimsiz insanlara, ineğini sağarken
köylü kadın, çoban taş atarak oturduğu yerden çevirmeye çalışırken keçilerini, simitçi “şunları da bitirip
gitsem” diye düşünürken, teneke kutu fabrikasındaki işçi, kimden borç
alabileceğini hesaplarken kredi kartı ödemesi için, Sungurlu’nun bir köyünde şehit oğlu için ağıt yakarken bir
anne, ve dağda tek başına kıstırılmış ölümü beklerken bir Kürt gerilla, kepenk
indirirken Şırnak da bir esnaf, şiir yazmak için ilham beklerken yeni yetme
şair, ve şehirlerarası yolculukta ne zaman mola verecek de yetişeceğim tuvalete
diye düşünürken yolcu... duymasa da
duyamasa da başlar aniden…
Göçükte ölümü bekleyen
işçi, bir ihtimal hayattalar açıklaması
ile doğrulurken kadın, saçını toplayıp tokasını takarak tam da başlayacakken
temizliğe, grev çadırından simit almaya çıkarken grevci işçi, gece ölenin mezarını
kazarken mezarcı, matbaacı dördüncü rengi bağlarken makineye, garson açarken
yeni müşterilerin servisini ve yudumlarken alkolik öğle olmadan dördüncü
birasını, başlar aniden…
Sağır-dilsiz keçe
işçisi yün sererken yeni keçe için, ressam kadın vururken fırça darbelerini
karanlık iç dünyasını aydınlatmak çabasıyla, belediye işçisi sularken şehir
stadyumunun çimlerini, motor tamircisi kaldırmışken arabayı yukarı, çırak
yetiştirirken anahtarı, yol işçisi sererken çakılları, duvar ustası koyarken
son taşı öğle yemeğinden önce ve kadın yatmış beklerken sıradaki müşterisini…
başlar aniden… ulaşamasa da her yere...
Meyhane
masasından kalkıp yalpalayarak yol alırken akşamcı, doymuş karınları, her biri
bir köşeye çekilmişken kediler… Köpekler uzanmışken kuytularda, her önüne
gelene uzatıyorken elindeki kırmızı gülü çiçekçi... Mezarlık bekçisi, uzanmışken
yeni mezarın kenarına, yakmışken sigarasını, dalga geçercesine ölümle, salıyorken
dumanını yıldızlara... Yorgunca uyumuşken duvar ustası, yeni bir araba görürken
düşünde... Çoban dalmışken derin uykulara keçi ve gübre kokusu zeytin
ağaçlarının altında...
Gün
biter gece başlar. Gece biter gün başlar. Acılar, sevinçler gibi, kollar
birbirini ve hemen doldurur geride kalan boşluğu.
Sabah
olur yine duyulur belki o ses.
Dağ
köylerinden, başı sarıklı kadınlar toplarken çam fıstıklarını, pazarcı sererken
tezgahını, balıkçı ayıklarken ağını, ve yine kediler beklerken yakınlarda ağdan
çıkacak artıkları, balıkçı kabartıp kulaklarını dinler gelen sesi, balıkçı
teknesi yanaşır sahile karışır sesler birbirine. Kızgın bakar balıkçı, kediler
kıpırdanır, yaşlı bir adam çıkar evinden, duygulu hüzünlü yürür eski dostun
evine tutunarak bastonuna.
Kahveye
çöker sessizlik, dinlerler yayılan sesi. Ne diyor acaba? Durur zaman bir an ve
sonra sürer hayat. Lokantacı alır hesabını, demirci kaynak yapmaya devam eder.
Dönüşü
yoktur artık yolculuğun. Bitmiştir. Son nokta okunan Sela'dır. Tanıyana
tanımayana son görev için duyurudur. Haklar helal edilir. Ağıtlar yakılır. Acı
çöker yavaşça diplere, tadı bütün
tatlara karışır zamanla.
Aralık 2012
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder