19 Mart 2015 Perşembe

Kara Kaplı'dan


10.
Yitik bir köydü geçtiğimiz.
Taş duvarlı bir ev, 
Sanki asırlar öncesinden kalmış
Duvarları yıkık, çatısı çökmüş.
Önünde meşe, arkasında zeytin
Köşede ocak, 
İçinde ne dertler ne aşklar pişmiş
Kuytusunda öpüşürken bir çift
Zeytinler çiçek açmış, meyvaya durmuş
Buğday götürmüş değirmene
Un getirmiş
Durmuşuz değirmenin ortasında
Üstümüzde gökyüzü, dışarıda ayaz, fırtına
Kaldırmış kafasını kadın
Fırtınada savrulan bir martı
Şarap saçlarına takılmış
Erkek gülmüş bakıp kadının gözlerine
Kadının kirpiklerinin arasına
Fırtınadan kaçan kuşlar sığınmış.
Öğütmüşler geçmişlerini değirmende
Geriye, fırtınada uçan martılar kalmış...

13.
Birden bire çıkıp karşıma
Kükredi bir arslan
Korkmadım, çekilmedim geri
İlerlemedi, durdu o da
Keskin ve büyüktü dişleri
Savruluyordu rüzgarda kızıl yeleleri
Yürüdüm üstüne, okşadım tüylerini
Küçüldü dişleri, dudağında bir gülümseme
Bin dedi, gidiyoruz
Ufukta, güneşin battığı yere...




26.
Alsam ellerini avuçlarıma
Götürsem.
Turkuaz renkli bir sahil köyüne
Sen baksan bana ben tapsam sana
Ne put olsan ne de tanrı ama
Sahilde iki çakıl taşı
Gelmişler yan yana
Dalgaların vurduğu kıyıya
Bu kadardır işte hayat
İlk dalgada biri
Bu sahilden ayrılacak...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder