Hadi
sen de gel bizimle dediğinde, şaka yapıyor sandım. Ama birkaç kez daha
tekrar ederek üsteleyince anladım ciddi
olduğunu.
-Biliyorsun
durumu dedim, zor…
-Hallederiz
olum ya! Ne olacak sen gel yeter ki
dedi. Senin teknede olman benim için çok iyi olur, yardıma ihtiyacım olacak.
Buradan İspanyaya gitmek kolay mı sanıyorsun, belki 20-25 gün sürecek, hava
durumuna göre bir ayı bile bulabilir dedi.
-İyi
dedim, geçiştirdim.
Nasıl
olsa olmaz diye düşündüm. Pasaport çıkaracağım, vize alacağım filan.
…
Aradan
2-3 gün geçtikten sonra
-Hadi
gel neredesin dedi telefonda.
-Ne
oldu? dedim
-Hadi
olum pasaporta başvuracağız ya!
Ciddi
olduğunu ve gerçekten gelmemi istediğini o zaman anladım ve peki dedim.
…
Bu deniz yolculuğu ihtimali çok uzaklara
ve yıllar öncesine götürdü beni.
İlk
çıkışım değil bu yurtdışına. Ama ilk çıkışım bu yolla.
Orman
içinde beklerken ay ışığı vuruyordu denize. Birazdan gidecek ay, karanlık
çökecek üstümüze ve bir gece daha belki önceki günler gibi, binemeden o tekneye
doğacak güneş. Ama öyle olmayacağını hissediyordum bu kez. Karanlıkta gelecek
küçük bir balıkçı teknesi ile sınırlar korku ve kaygıyla geçilecek.
Zordur
göçmek. Geride bırakıp bir geçmişi, bilmediğin bir ülkenin sokaklarında aç,
korkak, çekingen, kaygıyla dolaşmak.
Kolaydır
konuşmak, geldikleri yere ülkelerine dönsünler demek…
Demir alıp, geride bırakırken bir
karayı, toprak değildir kalan geride. El sallayandır sahilde son bir bakış
için, çocuktur, okul dönüşünde karşılamak, sarmak isteyeceğin. Ektiğin domates
fidesi, ölmeden önce bir ağacım olsun diye diktiğin meyve fidanı, kümesinde
tavuğun, paralı bir işin, araban, evin, elbiselerin ve her şeyiyle zenginliğin
belki, anıların, aşkların, acıların, varlıkların ve yokluklarındır geride
bıraktığın. Nefretlerindir hatta, yurtsuz kalınca onu bile arayıp, özleyeceğin…
Kırık
bir daldır elinde kalan, son tutunma
şansını kaybettiğin…
Ve
umuttur …
Belki
de en çok umuttur…
Belki
kendin için, belki ülken, çocuğun belki annen için… belki de sadece hayal
kırıklıklarındır geride bıraktığın, arındığındır belki de geçmişinden.
Gecenin
karanlığında duyunca balıkçı teknesinin sesini, çok bir şey kalmamıştı geride.
Ne korkular, ne kaygılar ne de bir his. Sadece binip o tekneye uzaklaşmak bir
an önce. İşte böylece çıktım ilk yolculuğuma. Sadece ülke sınırı değildi benim
için geçilen, korkunun, kaygının, umut ve beklentilerin de sınırlarıydı
üzerinden atlanılan…
Zenginlik hissiydi belki biraz
geride bıraktığım, fakirlik ya da….olmayacağım, uymayacağım bir sisteme
tutsaklık hissiydi belki, biraz da başkaldırdığım.
…
Anlık
geçişleri öyle hızlı yapar ki insan beyni, farkına bile varmadan başarmış
olursunuz zaman içinde yolculuğu.
Bodrum-Kos
arası, neredeyse dolmuşla Bodrum-Turgutreis arası kadar bir zamandır. Kısa
sürede vardık Kos adasına, bir saat gibi bir sürede. Bu gece burada kalıp, yarın hava müsade ederse erkenden yola
çıkacağız, uygun olmazsa bir kaç gün buradayız... 21.03.2017
KOS-IOS
Sabah
altıda, abordadan bağlı yat’ın motor sesini duyunca fırladım ayağa. Kaptan ve 2.
Kaptan güvertede hareket hazırlıklarına başlamışlardı. Önce halatları, sonra
usturmaçaları toplayarak içeri aldık, ve çıktık yola..
Zaman
zaman yunusların eşliğinde, yunan adalarının aralarından geçerek ilerliyoruz.
Kimisi uzakta bir kara parçası, kimisi kenarında balıkçı teknelerinin avlandığı
yaşayan küçük köyler, kimisi mavi kubbesi ve çan kulesiyle dağda, ulaşılmaz bir
deniz kenarında tapınak, kilise, şapel… Sadece geçiyoruz şimdilik ve izliyoruz
uzaktan. Yunuslar takılıyor peşimize, daha doğrusu yarışıyorlar bizimle. Sekiz
mil hız yapıyor teknemiz, kırk metre boyunda, elli metre direği var
yelkenlimizin. Ama yine de yetmiyor doğanın binyıllarda tasarladığı bir yunusu
geçmeye. Altımızda bazen uçsuz bucaksız gibi görünen bir mavi, üstümüzde farklı
bir gri. Yol alıyoruz…
Anlık
geçişleri öyle hızlı yapar ki insan beyni, farkına bile varmadan başarmış
olursunuz zaman içinde yolculuğu.
…
Ay batmış, çökmüş karanlık. Bir
kadın teknede, bırakmış yurdunu geçiyor öbür yana. Hamile, kusuyor durmadan
teknede ve hem de yüksek sesle. Sus diyemiyor kimse. Nasıl denir ki. Yirmi kişi
kadar küçük balıkçı teknesinde. Karanlık bir orman geride. Jandarmaların
işaretleşmeleri, sesleri. Silahlı iki genç iki ucunda teknenin. Sınırlar
korunurken sıkı sıkıya, iki sınır arasında ezilen, kaybolan genç bedenler.
Susuyor kadın. Çıkartmış gibi iç organlarını bile, susuyor. Bitkin. Yakamozlar
ışıldıyor en küçük hareketinde ışığın. Ama görmek yetmiyor, tadı yok. Asıl,
aklı kuşatmış olan kaygılar. Geçildi mi sınır? Bitti mi öldürülme riski? Ya bu
sular neden karanlık hala? Aydınlanmayacak mı yoksa? Geldiğimiz yer gibi
karanlık mı burası da? Niye geldik öyleyse?
Deli
sorular, cevap zamanda gizli…
…
Benim adım Rusya'dan Bayan Nadia Albert, Ve ben bugün Kredi ödünç alan Bay Russ Harry'nin yardımıyla mutlu bir kadınım. Kredi arayan herkesi bu Kredi şirketine yönlendireceğim. Bana ve aileme mutluluk verdi, 2 çocuklu bekar bir anne olduğum için hayatımın her yerine başlamak için 500.000,00 dolarlık bir krediye ihtiyacım vardı. Bu dürüst ve tanrı bir kredi ile bana yardım eden adam kredi borçlandırıcıdan korktum 500.000,00 ABD Doları, düşük bir oranda. O, Tanrı'dan korkan bir adamdır, eğer krediye ihtiyacınız varsa ve krediyi geri ödeyecekseniz lütfen onunla iletişime geçin Via E-mail-Elegantloanfirm@hotmail.com / Whatsapp numarası + 393511617486
YanıtlaSil