Yaşamaya dair ne varsa söylenecek hepsi
söylenmiştir diyerek vazgeçmek olur mu hayattan? Yaşamalı. Hem de
en azılı tutku halleriyle yaşamalı. Arabesk bir körlükle, duyarsız bir
sağırlıkla yaşamalı... Hatta ölmeli yaşamın içinde, sanki kendisi değil de hayatı
öldürürcesine yaşamalı... Kendisi
ölürken hayat da ölecekmiş gibi tutkuyla yaşamalı hayatı
ve ölmesin diye hayat, bahar, yaz, kış onlar yaşasın ve sürsün diye ciddi bir
direnmeyle yaşamalı. 17.04.2001
Ey kuşum, serçe yürekli kartalım!
Kanıyor yüreğim her gün biraz daha... Lokmalar kalıyor boğazımın en durmaz
yerinde, düğümleniyor nefesim, tıkıyor kendi yaşam yollarımı. Acıyı anlamak
için illa ki değmeli insan yüreğine. Yoksa hayır. Anlaşılamıyor. Yetmiyor
anlatmaya çalışmak da. Bir ana yüreğinden daha çok kim hissedebilir ki
evladının acısını. Kanıyor tüm bedenim. Açlıktan ölüyorum her gün ve duyan yok
çığlığımı. Çığlığım, asılı kalıyor hayatın kuytu bir köşesinde. Sabrınız varsa
deneyin, açlıktan ölmeyi, soğuk bir beton zeminde...
22.04.2001
Yabancısıyım bu
hayatın. Ağaçlar, otlar, çiçekler.. Yabancısıyım. Gökyüzünün yabancısıyım, toprağın, denizin, balıkların, tüm zamanlar gibi. Bu zamanların da
yabancısıyım. Yeşile, sarıya, maviye..bulutların akına, şehirlerin yağmuruna, yatağıma,
yanımda yatana, sabah mahmur uyanmalara, gördü diye selamlara, görmedi
diye dönüşlere, yaptığım işe, patronuma, işçime, ziyaretçime.. yaz
yağmurlarının sevincine, fırtınaların uğultusuna, dalgaların sesine...
Yabancısıyım,
aynadaki adamın kestiği sakal bana ait değil.
Gözlerindeki
pırıltı nerden gelir, niye keser tırnağını görmez mi düşer parmaklarım yapışıp
tırnağa, niye yaşar şehirlerde, orman
neden vahşileştirir ruhunu, neden sürükler beni peşinden, gitmem, bilmez mi yabancısıyım ben onun, neden özler
kar örtüsünü, ak karlarda neden hep kan
düşünür.Kan neden ölüm demek, her kurşun sesinde kaç ölüm hatırlar, kaç ölüm
bırakır geride bu günü yaşarken.
Ölüm neden
soğuktur, her doğan sıcağa mı doğar, doğanların doğallığı ölümün doğallığı
değil midir? Kaç anne doğumda ölür, ölümlü
doğumlardan doğanlar ne kadar doğmuşturlar ne kadar ölmüş?.. Neden
şehirler hep yalnızlığa çağırır beni, bilmezler mi yabancısıyım şehirlerin
küskün şehirler bana, ben şehirlere dargın, şehirliler kendine. Yabancısıyım
sayıklamaların. Uykuda, hastayken sayıklamak yasak bana, yasak konuşmalarla
sürer hayatım, hayatım yasak bana. Aynadaki adam anlamadı bunu, hadi gel dedi, tuttu elimden gideceği yer yasak, ben yasaklara yabancı.
Ölümlü
eski zaman sayıklamaları, dört kişiye bir portakal, kanlı bir kar, yorgan
güneşte erir, kan çıkar ortaya, dört kişiye bir portakal, üç hisse vaz geçer
portakaldan ve hayattan, bir kişiye bir portakal, zehir zemberek, aç-yalnız bir
kış günü, bir kişiye bir portakal, portakallar yabancı, kışlar aldatmaca,
turuncu yasak, renklerden korkanlar resim yapamazlar, resmetmek yasak. Dargınım
şehirlere çok aldattılar beni. Onlar da bana.
Yarım kalmış hayatları yaşamak, en acılı, en zor ölümü
kabullenmektir.
Ölüm
insan için. Hayat kadar.
03.01.2000